Faiz politikasında selektif davranılmalı

Faiz politikasında selektif davranılmalı

Geçen hafta açıklanan iki rakam 2012 yılında büyümedeki zayıflamayı açıkça ortaya koydu. Üçüncü çeyrekte büyüme rakamının yüzde 1.6’ya düşmesi ilk dokuz aydaki büyümeyi yüzde 2.6’ya geriletti. Ekim ayı sanayi üretim rakamları ise yüzde önceki yıla göre 6’ya yakın bir daralma gösteriyor. Sanayi üretimi büyümesi bu yıl çok dalgalı seyrediyor. Kasım ayında yüksek bir büyüme görebiliriz.
Yine de bu iki rakam 2012’yi yüzde 3’ün altında kapatabileceğimizi ortaya koyuyor. Son çeyrekte yüzde 4 seviyesinde bir büyüme olursa 2012 yıllık büyümesi yüzde 2,9 olacak. Son çeyrekte büyüme yüzde 5’e çıksa yıllık büyüme yüzde 3.2; son çeyrek yüzde 3’e gerilerse yıllık büyüme yüzde 2.7 olacak.

Yüzde 7’nin altındaki büyüme oranları Türkiye’yi “kesmez.” Dolayısıyla sene başında 4’ün üzerinde beklediğimiz büyümenin yüzde 3’lere inmesi çok da büyük kayıp değil. Önemli olan orta-uzun vadede büyümeyi nasıl artırılacağı.
Düşük büyümenin olumlu tarafı “normalleşme” sürecinin tamamlanması oldu. 2010’da baz etkisiyle, 2011’de de iç tüketim sebebiyle hızlı büyüdük. 2012 yılında iç tüketime dayalı büyüme  modelinin değişmesi gerekiyordu. Bu siyasi iktidar açısından kolay bir karar değildi. Ancak hem hükümet hem de Merkez Bankası Türkiye açısından doğru olanı yaptı.

Önümüzdeki yıl büyüme oranının yükselmesini bekliyoruz. Yüzde 4’lerde bir seviye olası. Bu büyümenin de uzun dönemli perspektif içinde Türkiye’yi “kesmeyeceği” belli. Mesele uzun dönemde “potansiyel büyüme” oranlarına yaklaşırken bunun finansal açıdan sürdürülebilir olması. Yani borçlanmayı artırarak iç tüketimden kaynaklanan bir büyüme değil; içeride tasarruf oranlarını artırırken dünya pazarından yararlanarak, yani, diğer ülke taleplerinden faydalanarak büyüyebilmek.

Kısa dönemde Merkez Bankası üzerinde faizlerin düşürülmesi baskısı var; açıklamaları da bu yönde. Ancak faizleri düşürerek iç talebi “azdırma” Türkiye’ye faydalı olmuyor. 2011 yılında azan iç tüketim 2012 yılında bir miktar geriledi ancak toplamda seviye olarak düşmedi. Türkiye’nin yüzde 10’lar civarında tasarruf yapan ve bu konuda dünyanın en az tasarruf yapanları arasında olduğunu unutmayalım.
Faizlerin düşürülmesi doğru ancak bunun selektif olması gerekiyor. Pantalonu taksitle alan bir ülkede tüketici kredi faizlerini daha da düşürmek iç üretim kadar dış üretime yani ithalata destek oluyor. Sonra cari açık problemiyle uğraşıyoruz.
Söylemek istediğim şey, tüketici kredileri faizlerinin işletmelere verilen kredi faizlerinden daha yukarıda tutulması gerektiği. Bunun için ayrıştırılmış bir BSMV uygulaması düşünülebilir.

Comments are closed.