Archive November 2, 2012

2050’ye kadar 1.5 trilyon dolarlık yatırımı iyi planlamalıyız

Prof. Dr. Kerem Alkin’in 02 Kasım 2012 tarihli Habertürk Gazetesindeki yazısından;

Türkiye’nin uluslararası alanda bir çekim ve ilgi merkezi haline dönüşmesinin gerekçelerinden birisi son 10 yıla damgasını vuran makro reformlar ve ekonomik yapıdaki ciddi dönüşüm süreci ise bir diğer gerekçe de Türkiye’nin iştah kabartan yatırımları. Dünya Bankası’nın 2005 yılında yayımladığı bir rapor çerçevesinde, Türkiye Milli Servet Değeri açısından dünyada 22. sıradaki bir ülke olarak tanımlanmıştı. Bununla birlikte, birinci sırada yer alan ABD’nin milli servet değeri 150 trilyon doların üzerindeyken, Türkiye’nin milli servet büyüklüğü 3 trilyon dolar düzeyindeydi. Read More

Rekabet gücünün geliştirilmesi: URGE örneği

Son krizde ayakta kalan ülkelerin ortak özelliği, ister tabii kaynakları aracılığıyla ister “bileklerinin gücüyle”  ihracat yapabilmeleri. Örneğin Almanya, İsviçre, Kore ya da Japonya bu ikinci kategoriye giriyor.
Kimler ihracat yapabiliyor? Cevabını kısaca “uluslararası piyasalarda rekabet gücü olan firmalar” diye verebiliriz. Tabi altını doldurmadan bu tarif pek işe yaramıyor.
Uluslararası rekabet gücünü tanımlamak için sattığınız ürün gamını incelemeniz gerekiyor. Ürün gamını “harcıalem” (yani herkesin ürettiği mallar) ve katma değerli mallar olarak ikiye ayırmanız gerekiyor. İkincisi ileri ekonomilerin yaptığı şey.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan açılışını geçen Cuma yaptığı uluslararası rekabetçilik” destekleri (URGE) değerlendirme konferansında Türkiye’nin ortalama kg, ihracat fiyatının 2011 yılında 1.46 dolar, 2012 de ise 1.60 dolar olduğunu söyledi. Ekonomi Bakanlığı ve TİM’in yaptığı hesaplara göre Almanya gibi ülkelerin ortalama kg, ihracat fiyatı is 4 dolar civarında Read More

Türkler “Tramvay” yapabilir mi?

Keşke başlıktaki soruyu tramvay yerine “Uzay Aracı” şeklinde sorabilseydik. Artık teknolojisi eskise de otomobil için yerli “üretebiliriz” diyen babayiğit çıkmıyor. Bazı babayiğit adayları bunu işin ekonomisine bağlıyor; otomobil üretiminde ölçek ekonomilerinin önemli rol oynadığı bir gerçek. Dolayısıyla biraz(cık) haklılık payları var. Ancak, “öğrenme” ekonomilerini hikayenin içine soktuğunuzda mantık değişiyor.
Gelelim raylı sistemlere. Bu köşede daha evvel yazıldı. Şehir içi ve şehirler  arası raylı sistemler Türkiye’nin önümüzdeki dönemde çok kamu parası harcayacağı kalemlerden. Şehirlerimizde metrodan tutun hafif raylı sistemlere, raylı sistem altyapısı hemen hemen yok seviyelerde. Dolayısıyla bir “bekletilmiş” / “dondurulmuş” talep var. Şehirlerimizin kent içi ulaşım sorununu otobüslerle ya da kendi icadımız olan minibüslerle çözemeyeceğimiz belli.

Read More

Son çeyreğin başında bazı dengeler

Bütçe dengelerinin kötüleşmesi yavaşlayan bir ekonomide beklenen bir gelişmeydi. Ancak bütçe hazırlanırken yavaşlamanın gelirler üzerindeki etkisi öngörülemedi. Bu sene açığın bütçede beklenen 21 milyar TL’den 40 milyar TL civarına çıkabilmesi mümkün. Bu durumda sapma eğer 2012 GSYİH’nın (bütçede öngörüldüğü gibi 1,4 trilyon TL olacak) yüzde 1.4’ü civarına denk gelecek.

Eğer hiç ek önlem alınmayacak olsaydı bu seneki bütçe açığı GSYİH’nın yüzde 2.8’ine denk gelecekti. Bu rakam bu yılın başında hedeflenenin iki katı olsa da Avrupa standartlarında çok da yüksek bir açık olmayacaktı. Bu yıl Euro Bölgesi’nin bütçe açığı, GSYİH’nın yüzde 3.3 civarında olacak.  Alınan önlemlerle ve son çeyrekte ekonomik faaliyetteki ve dolayısıyla vergi gelirlerindeki hızlanma veya vergi dışı gelirlerde bir artış olması durumunda 40 milyar TL’nin altına inecek. Türk ekonomisinin yüzde 2’nin altında bir açıkla bu yılı kapatması muhtemel. Read More