Türkiye’nin İİT’na ihracatı -çekim modeli ne diyor?

Türkiye’nin İİT’na ihracatı -çekim modeli ne diyor?

27 Mayıs 2013, Murat Yülek, Dünya

Türkiye’nin ihracatı son dönemde hızla yükseldi. 2023 hedefi olan 500 milyar dolar göz önüne alındığında bundan sonra daha hızlı yükselmesi gerekiyor. Ancak bu arada dünya ekonomisi hızını kesiyor; ihraç pazarları daralıyor.

Merkez Bankası’ndan Mehmet Serhat Akgül’ün hazırladığı bir çalışma Türkiye’nin üyeleri arasında önemli ithalatçıların bulunduğu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile olan ticaretini “Çekim Modeli” çerçevesinde incelemiş. Ortaya ilginç sonuçlar çıkmış; ihracat stratejisinin oluşturulmasında “soft” unsurların dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmış.

Çekim modeli (Gravity Model) Newton tarafından geliştirilen fizik kanununa dayanıyor. Buna göre iki fiziksel cisim birbirlerini her iki cismi birleştiren bir çizgi doğrultusundaki kuvvetle çekerler. Bu kuvvet iki kütlenin büyüklükleriyle doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesiyle de ters orantılıdır. Bu fizik kanununu ilk olarak Tinbergen ve sonrasında Poyhonen adlı iktisatçılar uluslararası ticarette ülkeler arasındaki dış ticaret akımlarını açıklamak için de kullanmaya başlamışlardı.
Çekim yasasının ekonomik uyarlamasına göre iki ülke arasındaki ticaretin, ülkelerin ekonomik büyüklükleri ölçüsünde artması, coğrafi uzaklıkları ölçüsünde azalması bekleniyor.

Akgül’ün, çalışmasında 2000-2010 yılları arasında, İİT genelinde ülkeler arasındaki ticaret akımlarını etkileyen çeşitli faktörleri panel veri yöntemi aracılığıyla ele almış. Çalışmada aynı şekilde çekim modeli kullanılarak, Türkiye özelinde de İİT’ye üye ülkelerle olan ikili ticaretimizde çeşitli ekonomik, coğrafi, kültürel ve kurumsal faktörlerin etkileri incelenmiş. Buna göre ülkelerin nominal GSYİH’leri, kişi başı GSYİH’leri, ülke başkentleri arasındaki mesafe, ortak para birliği, aynı serbest ticaret alanında ve coğrafi bölgede bulunması, ortak sınır paylaşımı, ortak sömürge geçmişi, ortak dil, ülkelerin benzer yönetim biçimlerine (demokrasi ile yönetilip yönetilmedikleri) sahip olmaları ve ayrıca demokrat veya otokrat olmalarına bakılmaksızın ülke rejimlerinin gücü gibi çeşitli faktörler analize dahil edilmiş.
Normalde bu tip çekim modellerinde analize dahil edilen din faktörü, İİT ülkelerinin tamamen olmasa bile büyük çoğunluğunun Müslüman olması nedeniyle modele katılmamış. Çalışmanın gerek İİT ülkeleri genelindeki gerekse İİT ülkeleriyle Türkiye arasındaki modellerinde mesafe arttıkça ticaret azalmakta. Bu beklenen bir sonuç çünkü mesafenin artması özellikle ulaşım maliyetlerini artırıyor. Bunun yanında ülkelerin GSYİH’leri arttıkça aralarındaki ticaret artarken ülkelerin kişi başı GSYİH’leri arttıkça ülkeler arasındaki ticaret azalmakta. Bir başka deyişle ülkelerin ekonomik büyüklükleri arttıkça ticaret artarken, bireylerin gelirleri yükseldikçe ticaret tercihleri İİT dışında kaymakta. Yani geliri yüksek İİT ülkeleri Avrupa, Amerika gibi ülkelerle ticaret yapmak istiyor. Bu süreç Türkiye’nin de aleyhine işliyor.

Ülkelerin ortak bir para birliğinde yer alması, kur riskini ortadan kaldırması nedeniyle ticarete pozitif katkı yapmakta, aynı şekilde genel olarak ülkelerin serbest ticaret alanında ve aynı coğrafi bölgede yer alması ticarete pozitif katkı yapmakta. Bunun yanında, beklenildiği gibi ülkelerin ortak sınır, sömürge geçmişi, dil, benzer ülke rejimlerine ve rejim sürekliliğine sahip olmaları İİT ülkeleri arasındaki ticareti artıran diğer faktörler.

Çalışmada Türkiye ile İİT üyesi ülkeler arasındaki modelde, kişi başı GSYİH, mesafe, GSYİH ve coğrafi bölge değişkenleri ticarete aynı şekilde etki yaparken, Türkiye’nin ticaret yaptığı üye ülkenin ortak para birliğinde yer alması ticaretimizi negatif yönde etkilemekte. Bunun nedeni, ortak para birliğindeki ülkelerin Türkiye ile ticaret yerine kur riski olmadığından kendi aralarında ticareti tercih etmeleri. Serbest ticaret alanı, ortak dil, benzer ülke rejimlerinin ve rejim sürekliliğinin ticarete etkisi istatistiksel olarak anlamlı değil fakat burada dikkati çeken unsur Türkiye’nin ticaret yaptığı üye ülke ile sınır komşuluğuna sahip olmasının ticareti negatif etkilemesi. Diğer bir deyişle, 2000-2010 yılları arasında Türkiye İİT ülkeleri ile beklenenin aksine sınır komşuluğu faktörünü olumlu yönde kullanamamış.

Çalışmanın en önemli kısmında ise, 2010 yılı verileri ışığında Türkiye’nin üye ülkelerle olan mevcut ticareti ile modelin öngördüğü ticaret hacimleri karşılaştırılarak, ikili ticaret hacimlerinin hangi ülkeler için potansiyelin altında, hangileri için üstünde ve hangileri için potansiyeli kadar olduğu incelenmekte. Aşağıdaki grafikte, 2010 yılı itibarıyla Türkiye’nin kırmızı renkte gösterilen ülkeler ile olan mevcut ticareti, modelin öngördüğü ticaretin altındadır. Buna göre Uganda ile olan ticaretimiz [- 1, 1] aralığındaki potansiyel ticaret endeksinde – 0,93 ile modelin öngördüğü ticaretin en altında bulunan ticaret seviyesini gösterirken, 0,90 ile BAE en üstünde bulunan ticaret seviyesini göstermekte.

Modelin öngördüğü potansiyelin altında ticaret yaptığımız diğer ülkelere baktığımızda özellikle ülkemizle olan ticaret hacmi yönünden altıncı sırada bulunan Mısır’ın potansiyel ticaret endeksinde sondan sekizinci sırada bulunması dikkati çekmektedir. Ülkelerin dağılımına baktığımızda endeks, coğrafi olarak karışık bir görünüm sergilemekte. Bunun yanında, Azerbaycan hariç diğer Türk cumhuriyetleriyle modelin öngördüğü ticaretin üstünde bir ticaret hacmine sahip bulunmaktayız. Dikkati çeken diğer bir husus, Mısır hariç ülkemizin ticaret hacminde ön sıralarda bulunan ülkelerin, potansiyel ticaret endeksinde de ön sıralarda yer alması.

Çalışmanın sonunda model çerçevesinde Akgül bazı politika önerilerinde bulunuyor. Buna göre araştırmada ülkelerarası ticareti belirleyen için en önemli değişkenlerden birisi mesafe olarak görülüyor. Taşıma maliyetlerini azaltmaya yönelik olarak özellikle deniz ve demiryolu taşımacılığına önem verilmesi, bu kapsamda Dakar-Port Sudan Demiryolu projesinin yanında, Orta Asya-Türkiye, Türkiye-Orta Doğu-Körfez gibi çeşitli coğrafyaları birbirine bağlayacak hızlı ve güvenli demiryolu projeleri ve limanların kapasitelerini artıracak denizyolu projelerinin ivedi olarak hayata geçirilmesinin hayati önemde olduğu vurgulanmakta.

Diğer önerileri de kısaca sıralarsak: İİT Emtia Borsasının kurulması, uzlaştırma ve tahkim mekanizmasının geliştirilmesi, ülkeler arasında etkili ödeme sistemlerinin oluşturulması, iş adamları, öğrenciler ve profesyonellere yönelik olarak vizelerin kaldırılması, yerel para cinsinden ticaret imkanlarının araştırılması, ortak dil ve kültür birliği çalışmalarına ağırlık verilmesi ve ticaret terimleri temelinde ‘konuşmadan konuşmaya’, ‘yazıdan konuşmaya’ ve ‘yazıdan yazıya’ çeviri sistemlerinin geliştirilmesi. Bu çerçevede Ortak dil ve kültür birliği ve ticaret imkanlarının artırılmasına yönelik olarak önemli gördüğü kurumlar Merkez Bankası, TİKA, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü.

Comments are closed.