Türk ekonomisi test ediliyor

Türk ekonomisi test ediliyor

10.02.2014, Murat Yülek, Dünya

Türk ekonomisi 2013 yılında ciddi testlerden geçti. 2014 yılında da test devam ediyor. Ne tür testler? Öncelikle, hem içeriden hem de dışarıdan gelen testlerle karşılaştı Türk ekonomisi. Dahası, ekonomimizi hem siyasi hem de ekonomik faktörler test etti. Ayrıca, dış piyasalarda hemen hemen bütün önemli gelişmekte olan ekonomilerin sallandığı ve salgın riskinin yayıldığı bir dönemde yaşıyoruz.

Bu Türk ekonomisinin direncinin test edildiği ilk tecrübe değil. Türk ekonomisi 2007-2008 yıllarından sonra küresel bazdaki risklerle test edildi.

‘Ekonomiye cansuyu’ günlerini, ‘Türkiye 2009 yılında dış finansman krizine girer’ iddialarını hatırlayalım. 2007 öncesinde, Ak Parti kapatma davası da önemli bir testti.

Şu an yaşadığımız tatsız ama esasında faydalı bir süreç; Türk ekonomisinin direncini istemeyerek de olsa ölçmüş oluyoruz. Bir ekonominin test edilmesi ve sürekli test edileceğinin de farkında olması kötü bir şey değil.

Türkiye bu testte başarılı performans gösteriyor. TL’nin yukarı hareketi uzun süredir reel açıdan değerli olmasından kaynaklandı. Bunun Türk ekonomisi açısından faydalı olduğu kesin. Zira, aşırı değerli kur Türkiye’de cari açığın yükselmesinde önemli rol oynadı. Kurun aşırı değerlenmesinin sebebi ise yükselen uluslararası likidite hacminden Türkiye’nin aldığı paydı. Amerikan Merkez Bankası’nın bilançosunun büyümesinin yavaşlatılması ve ardından daraltma sürecine başlaması, hem Türkiye hem diğer hızlı gelişen ‘EM’ ülkeleri açısından ‘normale’ yani daha sağlıklı bir ortama dönüş manasına geliyor.

Türkiye’nin büyüme hikayesi, etrafındaki siyasi sorunlara rağmen güçlü: İ nsan kaynakları, giderek yükselen çözüm sürecinin başarıya ulaşması durumunda ortaya çıkacak potansiyel, bir kavşak noktasında, önemli pazarlara yakın olmasının beraberinde getirdiği avantajlar.

Son yıllarda kamunun eğitim, fiziki altyapı, AR-GE ve teknoloji konusundaki sayısız ve yüksek hacimli destekleri 2023 vizyonunun altını dolduran unsurlar. 2013 yılındaki başarılı maliye performansı, Ak Parti Hükümeti’nin harcama disiplinini seçim dönemlerinde de devam ettirmesinin bir sonucu.

Buna ilaveten, kamunun yenilikçi alanlara özel sektörün yatırım yapmasını sağlayan çok sayıda yeni programı (Maliye Bakanlığı’nın yenilikçi yatırım fonu kuran şirketlere sağladığı vergi avantajları, Hazine Müsteşarlığı’nın melek yatırımcı teşvikleri, Sermaye Piyasası Kurulu’nun Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı yapısına ilave olarak yeni geliştirdiği Girişim Sermayesi Yatırım Fonları yapıları, kamu tarafının son yıllarda Türkiye’yi yenilikçi reel sektöre doğru dönüştürmeye çalıştığının birer göstergesi.

Bu sonuncu (Girişim Sermayesi Yatırım Fonları- GSYF) yapı ayrı bir yazı konusu; burada şu kadarını söyleyelim: SPK bu yeni yapısıyla Portföy Yönetim Şirketleri yenilikçi şirketlere doğrudan yatırım yapan GSYF’leri de yönetebilecek.

Mevzuat yavaş yavaş oturacak ancak iyi bir başlangıç. Eğer başarılı olursa, girişim fonları yapıları Hollanda gibi ülkeler yerine Türkiye’de kurulmaya başlayabilir.

Bunlara paralel olarak Türkiye Kalkınma Ajansları eliyle bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldırmaya ve yerel müteşebbis, proje ve insiyatifl eri yerinde inceleyen ve destekleyen yapılarla tanıştı.

Kalkınma Ajansları tecrübesinin belki de en önemli kazanımlarından birisi yerel seviyedeki ‘kalkınmacıların’ yetişmesi ve Ankara’nın bölgesel seviyede konuşabileceği teknik paydaşları oldu bana kalırsa.

Ancak Kalkınma Ajansları’nın geliştirilmesi gereken yönleri de var. Bürokrasi bunların başında geliyor.

İkincisi ise desteklerin daha çok kamu ve kar amacı gütmeyen kurumlara sağlanması. Özellikle danışmanlık çalışmalarında özel şirketlerin birikimlerinden yararlanılmıyor.

Özet şu: Tüm dünya karışık, Türkiye de karışık ve Türk ekonomisi test ediliyor. Direncin test edilmesi iyi bir şey. Türk ekonomisi bu testten başarılı geçiyor. Bu daha da iyi.

Ama en önemlisi, Türkiye’nin güçlü hikayesi devam ediyor.

Comments are closed.