Osman Gazi ve meritokrasi

Osman Gazi ve meritokrasi

24.02.2014, Murat YÜLEK, DÜNYA

İşletme yönetimiyle kamu yönetimi temelde birbirine yakın sahalardır. İnsanın yönetimine dayanan temel prensipler her ikisinde de aynıdır. Bu köşede daha önce de kamu yönetimi ve askeri yönetim ilkeleri işletme yönetimi arasındaki paralellikler konu edilmişti.

Devletlerin uzun ömürlü olması önemlidir. Şirketlerin uzun ömürlü olması da. Bir devletin ya da şirketin ömrünü uzun tutmak için ne yapmak gerekir? Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en uzun yaşayan devlet yapılarından biri olduğuna göre bu tecrübeden öğrenecek şeyler olabilir mi?

Şehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Coşkun Çakır, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde verdiği bir derste, Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun yaşamasının en önemli sebebinin ‘meritokrasi’ olduğunu söylemişti. Eğer bu doğruysa, yönetici ve çalışanların liyakata dayalı seçilmesi ve atanması şirket sahiplerinin ve kamu üst düzey yöneticilerinin en önemli görevlerinden olsa gerek.

Osmanlı’ya büyük devlet yapısını getiren Fatih Sultan Mehmet ya da diğer imparatorlardan önce Osmanlı’nın kodlarına liyakat ilkesini sokan kişinin Osman Gazi olması muhtemel. Peki, Osman Gazi meritokrasiye dayalı bir idare kurması gerektiğini nereden biliyordu?

Osman Gazi bir ‘Gazi’ idi. Tarihçi Doç. Dr. Bülent Arı, hocası Halil İnalcık’ın çalışmaları doğrultusunda, Gazi’yi ‘Allah yolunda savaşan bir savaşçı’ olarak tanımlıyor. Arı, Türk geleneğinde Gazi’lere ‘Alp’ (Konur Alp, Turgut Alp gibi;Konurka ya da Turgut Eli bazı kasaba isimleri bu Gazi’lere dayanarak konulmuş) denildiğinin de altını çiziyor.

Osman Gazi ve yoldaşları olan Gazi / Alp’lerin mesleği ‘savaşçılıktı.’ Savaşı kazanmanın en temel gerekliliği, ‘yoldaşını’ / ‘takımını’ doğru seçmekti. Osman Gazi’nin, savaş takımına, birisini eşi dostu, tanıdığı olduğu için dahil etme lüksü olamazdı. Osman Gazi, hazırlık yaptığı bir savaşta, karşı tarafın takımını, silahlarını, konumunu da düşünerek kendi takımını elindeki en güçlü, ‘en liyakatli’ insanlardan oluşturmak zorundaydı.

‘Güven’ unsuru bu seçimde mutlaka önemli karar kriterlerindendi. Ancak yeterli değildi. Savaşçılığı zayıf olan ama güvenilir bir insanın, savaşta Osman Gazi’nin ekibinde yeri olamazdı. Karşı taraftan daha zayıf bir takım oluşturmak savaşı kaybetmek bir yana büyük ihtimalle hayatını ve belki de sonrasında ailesini de kaybetmek manasına gelirdi. ‘Güvenilir olup’ iyi savaşçı olmayan olan bir kişi, ‘torpili’ kim olursa olsun savaş dışı sorumluluk alanlarında değerlendirilmek zorundaydı. Buna karşılık, güven / sadakat özelliğinin de önemli hatta hayati olduğunu, Yıldırım Beyazıt, Timur ile savaşında yanındaki Türkmen beylerinin savaşın kritik anında Timur’un tarafına geçtiğinde öğrenmiş olmalı.

Dünyanın en uzun yaşayan imparatorluklarından birini kuran Osman Gazi eliyle meritokrasi / liyakat ilkesi imparatorluğun kodlarına işte bu tecrübe sayesinde tabii olarak girmiş olmalı. Osmanlı bu ilkeye sadık kaldıkça yükseldi. Bu ilkeden uzaklaştıkça çöktü.

Bu basit prensibi futbol takımlarının teknik direktörleri de iyi bilir. On birer kişilik iki takım sahaya çıkıp kronometre işlemeye başladığı zaman, sonucu belirleyecek tek veya bazen en önemli faktörün takımı doğru kişilerden kurmaktan geçtiğini fark etmek zor olmasa gerek.

Gerçek dünyada ise takım oluşturma sürecinde bazı diğer faktörler, eş dost ilişkileri, ‘torpil’ gibi faktörler devreye giriyor. Takımınızın kazanmasını istiyorsanız siz siz olun, ekibinizi doğru prensiplerle kurun.

Comments are closed.