“ODTÜ’de neler oldu: Üniversitelerdeki provokasyonlara dikkat”

“ODTÜ’de neler oldu: Üniversitelerdeki provokasyonlara dikkat”

Murat Yülek, 28.12.2015, Dünya

Üniversitelerimiz konusunda gündem bilim ve eğitim kalitesi olmalı. Bunun için öğrenci ve öğretim üyelerine günümüzün gerektirdiği bilimsel, fiziksel ve sosyal altyapı sağlanmalı. Üniversiteler kişisel ve bilimsel özgürlüğün sergilendiği mekanlar olmalı.

ODTÜ, Türkiye’nin başarılı ve dünyada bilimsel sıralamalara girebilen nadir üniversitelerinden. Sadece laboratuvarlar, derslikelr değil, spor salonları ve sosyal alanları da dahil olmak üzere bir çok açıdan altyapısı son derece sağlam. Öyle ki, 1980’lerde, Ankara’da lise öğrencisiyken, sevgili annemin ilk asistanlarından olduğu ODTÜ’nin öğrencisi olmadığımız için içeri alınmamız pek de mümkün olmadığı halde, bir şekilde ‘yolunu bulup’ ODTÜ tesislerinden (özellikle spor ve kütüphane) yararlanmak en büyük zevklerimizdendi.

İnançlara saygılı olmak ve bununla ilgili ihtiyaçları karşılamakta ODTÜ gibi üniversitelerimize yakışır. On yedi binin üzerinde öğrenci, 100.000’den fazla mezuna, kaynaklara göre 1 milyon kişilik Keçiören belediyesinin dörtte biri kadar (45.000 dönüm) yüzölçümüne sahip ODTÜ’deki en büyük sıkıntılardan birisi, geniş bir alana yayılan kampüsün nüfus yoğunluğunun olduğu noktalarda öğrencilerin ibadetlerini yerine getirmek için ihtiyaç duydukları mescitlerin alan ve sayı olarak yetersiz olması. ODTÜ’de, ana kampüse oldukça uzak bir adet cami, kütüphane altında 35 kişilik bir mescit ve hazırlık binası altında 5-6 kişilik bir başka mescit bulunuyor.  Oysa Fakülte binalarında, derslikler, amfiler, laboratuvarlar dışında; kafeteryalardan tuvaletlere bir üniversite binasında hissedilecek tüm ihtiyaçlar karşılanmış durumda. Yani, öğrencilerin ibadet ihtiyacı ODTÜ’de bir ihtiyaç olarak görülmüyor.

Öğrenciler temel ihtiyaçlarından olan ibadethane konusunu yönetime uzun süredir duyuruyorlar. ABD’nden Avrupa ülkelerine kadar medeni tüm ülkelerde bu tip temel istekler her zaman karşılık buluyor. Bu amaçla, ODTÜ yöneticilerine başvuru yapan öğrenciler maalesef yeterli desteği bulamamış.

Ancak bu talebi yapan öğrenciler, geçen hafta bazı aşırı grupların saldırısına maruz kaldı. Saldıran grup, Putin Rusya’sının Türkmenleri bombardımana tabi tutmasından sonra sunduğu bahanelerini andırır şekilde, ‘ibadethane talebinde bulunan öğrencilere “İşid’çi” oldukları gerekçesiyle saldırdıklarını” da söylemiş.

1980 öncesinde de, gençlerimizin o veya bu bahanelerle birbirine düşürülüp eğitim öğretim yapmak yerine birbirlerine düşürülmüştü. O yıllarda bu olayların içinde olanlarımız bugün yaptıklarından pişman. Bu provokasyon da ODTÜ gibi bir üniversiteye yakışmadı. Geçen hafta ODTÜ’de, bir özgürlük talebine  reaksiyon olarak yapılan saldırılar, daha önce Ege Üniversitesi’nde (ve başka üniversitelerde) fidan gibi bir gencimizin hayatını kaybetmesine ve başka üniversitelerimizde yaralanmalarla sonuçlanan olaylara eklendi.

Bu konuda bana gelen bir öğrenci iletisinden özetle şunlar söyleniyor (sms yazarak yetişen gençlerimizin Türkçe hataları iletiye yansımış; aynen kopyaladım): “ODTÜ hazırlıktaki mescidin kapasitesi 6-7 kişi. Hazırlıktaki öğrenci nüfusunu düşününce bu kapasite yetersiz kalıyor. Geçen sene başlanan yeni hazırlık mescidi inşaatı durduruldu. İnşaatın tekrar devam etmesi adına öğlen namazında hazırlık mescidinin karşısındaki basketbol sahasında namaz kılındı. Namaz kılanlara fiziki bi müdahale olmadı ancak seccadeler tekmelerle toplandı. Onun dışında başırış-çağırış oldu. Bu sırada hazırlık hocalarının gelmesiyle olaylar büyümedi ve namaz bittikten sonra grup oradan olaysız bir şekilde ayrıldı. İkindi namazı için kütüphane mescidinden çıkan arkadaşları dışarıda yaklaşık 30 kişi bekliyodu. Namazdan sonra dışarıdan arbede sesleri gelmeye başladı. Kapıya çıkıp baktığımda ormanlık alana doğru iki kişinin ayrı ayrı gruplar tarafından çekilmiş olduğunu gördüm, birisi yerde yatıyodu ve karşıdaki grup tarafından erkek-kız farketmeksizin tekmeleniyodu. Bu sırada tam manasıyla sokak dövüşü yaşandı. İçeri giren arkadaşlarımızın birinin kolunun kırılmış olacağından şüphelendik, montu ve kıyafetleri de yırtılmıştı. Bu olaylardan sonra Rektör Ahmet Acar ve yardımcıları olay yerine geldi ancak onlar varken de birkaç defa kapıya doğru saldırıldı, videolarda görülebilir. Kendilerini İşide karşı saldırdık diye savunan bu grup, Rektör geldikten sonra “katil IŞİD ODTÜ’den defol” diye bağırmaya başladı. Mesciddekiler de aynı şekilde bağırarak seslerini bastırdı, Mescitteki arkadaşlardan gelen bu tepki onların argümanını çürüttü. Mescitte, İşid sempatizanı bir kişi bile yoktu ama karşı tarafta terör örgütleri lehine açık açık slogan atmaktan çekinmeyen insanların olduğu bir gerçekti. Başta Mescid Topluluğu Başkanı olan arkadaşımız olmak üzere can güvenliğimizden endişe duyuyoruz. Olayların başından itibaren defalarca 155 i aramamıza rağmen Rektör izin vermediği için kampüs içine polis giremedi. Bu sırada karşı taraftan kimseye zarar vermemiş olmamıza rağmen bazı arkadaşlarımız hastanelik oldu. Şimdiye kadar defalarca benzer olaylarda arkadaşlarımız darp edilmesine rağmen bildiğimiz kadarıyla kimseye cezai yaptırım uygulanmadı. Her olayda aynı kişiler olmasına rağmen, kendi destekledikleri siyasi partilerin ya da illegal grupların propagandasını masalar açmak pankartlarla desteklemek suretiyle her gün göstermeye devam ediyorlar, kendi görüşlerine karşı her harekette ise şiddete ve hakarete başvurmaktan çekinmiyorlar.”

Sözün özü, Türkiye’nin bu tür provokasyonlara gelmemesi gerekiyor. Üniversitelerimiz bilim ve teknoloji üretimine ve özgürlüklere odaklansın. Fikir geliştiren yapılar olan üniversitelerde, görüş ayrılıkları seviyeli tartışma ortamlarında ele alınsın. Türkiye’nin gelişmiş ülke seviyelerine yükselmesi için başka çaresi yok.

Comments are closed.